Balkanlar'da yakın geçmişin izlerini hala görmek ve hissetmek mümkün. Dünyanın gözü önünde Srebrenitsa katliamı başta olmak üzere büyük acılar yaşandı. Yaraların sarılması nesiller alacak.
Uluslararası toplumun müdahalesiyle tesis edilen barış ise pamuk ipliğine bağlı. Halkların birbirlerine derin güvensizliği var, bunun aşılması da yakın zamanda pek mümkün görünmüyor.
Ukrayna'da savaşın patlak vermesiyle bölge ülkeleri tedirgin. Bir sonraki çatışma alanının Balkanlar olacağı endişesi mevcut.
Geçtiğimiz ay Kosova ile Sırbistan arasında yaşanan gerginlik bölgenin ne denli kırılgan bir yapıya sahip olduğunu yeniden hepimize hatırlattı.
Kosova-Sırbistan gerginliği
Sırbistan ile Kosova arasında temmuz ayının sonunda yaşanan gerginlik dikkatlerin yeniden bölgeye çevrilmesine neden oldu.
Kosova hükümeti, Sırbistan'a mütekabiliyet uygulamak amacıyla, Kosova'ya giriş yapan Sırpların ülkede bulundukları süre boyunca Kosova makamları tarafından verilen geçici bir belge taşımaları, ayrıca ülkenin kuzeyindeki yaklaşık 50 bin nüfuslu Sırp azınlığa verilen Sırbistan araç plakalarının iki aylık zaman zarfında Kosova makamları tarafından verilen plakalarla değiştirilmesi zorunluluğunu getirdi ve planın yürürlüğe konması için 1 Ağustos tarihini belirledi.
Ülkede yaşayan Sırplar ve Sırbistan'ın buna itiraz etmesi üzerine taraflar arasında gerginlik yaşandı.
Krizin daha da büyümemesi için ABD ve AB devreye girdi, Kosova süreyi 1 Eylül'e kadar uzattı.
Sırbistan 2008'de tek taraflı bağımsızlık ilan eden Kosova'yı tanımıyor. Rusya'nın BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olması nedeniyle Kosova BM'ye üye değil.
Ayrıca, AB içinde kendi ülkelerindeki azınlıkların durumu nedeniyle Kosova'yı tanımayan üye ülkeler var.
Kosova'ya göre Sırbistan Balkanlar'da Rusya'nın güdümünde hareket ediyor. Kosovalı yetkililer, Rusya'nın nasıl Ukrayna ve Moldova üzerinde tarihten kaynaklı bazı hak iddiaları varsa, Sırbistan'ın da Bosna-Hersek ve Kosova üzerinde hak iddiası olduğunu öne sürüyor.
Gerginlik sırasında açıklama yapan Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç, Kosovalı Sırpların, daha fazla zulme tahammül etmeyeceklerini, Sırpların barış arayacağını, ancak teslim olmayacaklarını, Sırbistan'ın kazanacağını belirterek, Kosova'nın "Sırplara yönelik ayrımcı" uygulamalarına boyun eğmeyeceklerini net bir şekilde ifade etti.
Kosova Başbakanı Kurti ise, "Belgrad'ın bu saldırgan politikalarının şu ya da bu şekilde Kosova'ya yönelik bir saldırıya dönüşebileceğini göz ardı etmemeliyiz" yönünde bir yanıt verdi.
Bosna-Hersek'te ayrılık rüzgarları
Balkanlar'da her an sıcak çatışmanın yaşanabileceği bir diğer ülke ise Bosna-Hersek.
1995 tarihli Dayton Anlaşması'yla son derece karmaşık bir yapı oluşturularak kurulan Bosna-Hersek'te de ülkedeki iki entiteden biri olan Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska) yetkilileri mevcut sistemin sorunlu olduğunu ve Sırpların ayrımcılığa maruz bırakıldıklarını iddia ediyor.
Hatırlanacağı üzere Sırp lider Dodik, Ekim 2021'de ülkenin askerî, yüksek yargı ve vergi yönetiminden çekileceklerini açıkladı.
Bosna-Hersek'i "başarısız bir ülke olarak" nitelendiren Dodik, siyasi anlaşmazlığın çözülebilmesinin tek yolunun "Bosna-Hersek'in ortadan kaldırılmasıyla" mümkün olabileceğini savunuyor.
Dodik'in bağımsızlık yolunda attığı bazı tek taraflı adımlar bölge ve ötesinde kaygıyla izleniyor.
Diğer yandan, ülkedeki üçüncü etnik grup olan Hırvatlar da yapısal bazı konularda Boşnaklarla anlaşamıyor.
2 Ekim 2022'de yapılması planlanan genel seçimler öncesinde ülkede tansiyonun yükselmesinden endişe ediliyor.
Belgrad-Priştine diyalog süreci
AB'nin Batı Balkanlara yönelik izlediği strateji, bölge ülkelerinin AB'ye üyelik için gerekli reformları zamanlıca hayata geçirememeleri, AB'nin kendi içinde yaşadığı sınamalar ve bazı üye ülkelerin Balkanlar'da kendi gündemlerine sahip olmaları nedeniyle yıllar içerisinde düz bir çizgide ilerleyemedi.
Bölgenin istikrara kavuşması ve ekonomik olarak kalkınması amacıyla 2003 Selanik Zirvesi'nde bölgenin AB'nin ayrılmaz bir parçası olduğu ve ilişkilerin derinleştirilmesinin gerektiği değerlendirmesi yapıldı.
2014'te de Almanya eski Başbakanı Merkel'in girişimiyle başlatılan "Berlin Süreci" Batı Balkanlar'daki ülkelerin AB'ye entegrasyonuna bir ivme kazandırma girişimi olarak ortaya çıktı.
Fakat, Karadağ ve Sırbistan katılım müzakerelerinde yol alırken, Bosna-Hersek ve Kosova'ya ise henüz adaylık statüsü verilmedi.
23-24 Haziran 2022 tarihli AB Devlet/Hükümet Başkanları Zirvesi Sonuç Bildirisi'nde AB Konseyi'nin Bosna-Hersek'e adaylık statüsü vermeye hazır olduğu, bu doğrultuda AB Komisyonu'ndan gerekli hazırlıkları başlatmasının istendiği belirtildi.
Bildiride ayrıca, ikili ve bölgesel sorunların çözümü bağlamında Belgrad Priştine Diyalog Süreci başta olmak üzere somut ilerlemeler kaydedilmesinin aciliyetine vurgu yapıldı.
Kosova ile Sırbistan arasındaki krizin patlak vermesiyle, Belgrad-Priştine Diyalog Süreci'ne arabuluculuk eden AB, tarafları Brüksel'de biraraya gelmeye davet etti.
Cumhurbaşkanı Vuçiç ile Başbakan Kurti 18 Ağustos'ta AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilci Joseph Borrell'in mevcudiyetinde görüştü.
İki lider el sıkışmaktan sarfınazar etti, toplantı gergin geçti. Borrell görüşme sonrasında düzenlediği basın toplantısında, "Bugün maalesef iki taraf arasında bir anlaşmaya varamadık ama bu hikayenin sonu değil" diyerek kaygısını gizlemedi.
NATO'dan "müdahale ederiz" açıklaması
NATO, BM Güvenlik Konseyi'nin 1244 sayılı kararı çerçevesinde 1999 yılından bu yana Kosova'da barışı koruma misyonu (KFOR) yürütüyor.
İki liderin ağustos ortasındaki Brüksel ziyareti sırasında NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, "NATO sahadaki durumu yakından izlemeye devam etmektedir. KFOR barışı koruma misyonumuz, BM'nin verdiği yetkiye odaklanmış durumdadır. İstikrarın tehlikeye girmesi halinde KFOR müdahale etmeye hazırdır. KFOR, Kosova halkına güvenli bir ortam ve hareket özgürlüğü sağlanması için gereken tedbirleri alacaktır" şeklinde bir açıklama yaparak iki taraf arasında olası bir gerginliğe ittifakın kayıtsız kalmayacağını vurguladı.
Rusya'nın etkisi
Rusya'nın yakın müttefiki olan, ancak aynı zamanda AB'yle katılım müzakerelerine 2014'te başlayan Sırbistan, üzerindeki muhtemel baskı nedeniyle AB'nin Rusya'ya yönelik yaptırımlarına katılmadı, Mayıs sonunda Rusya'yla doğalgaz anlaşmasını yeniledi.
Rusya'nın ayrıca, Sırbistan'da mevcudiyetini sürdüren Rus medyası aracılığıyla bölgede yoğun propaganda faaliyetleri yürüttüğü biliniyor.
Sırbistan ve Republika Srpska yetkililerinin arkasındaki en büyük güç şüphesiz Rusya. Öte yandan, Rusya Ukrayna'daki savaşı güç kaybetmiş olmasına rağmen yürütmekte kararlı.
Dolayısıyla, bölgede yaşanacak olası bir sıcak çatışmada Rusya'nın her iki tarafa ne derece yardımcı olabileceği belirsiz.
Türkiye'nin tutumu
Türkiye tarihi ve kültürel bağlarının bulunduğu Balkanlar'daki ülkelerle ilişkilerine hep önem verdi.
Yakın geçmişte yaşanan acıların bir daha tekrarlanmaması için yoğun diplomatik çabalar yürüttü ve yürütüyor.
Bölge ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme sürecine başından beri destek olan Türkiye, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci'nde (GDAÜ) yer almakta, buna ilaveten, NATO ve AB'nin Bosna-Hersek ve Kosova'daki hem askeri (KFOR ve EUFOR) hem de sivil misyonlarına (UNMIK, EULEX) katkı sağlıyor.
Türkiye ayrıca, kendi inisiyatifiyle bölgede çeşitli mekanizmaların kurulmasına öncülük etti. Bu çerçevede, Türkiye- Bosna-Hersek-Hırvatistan ve Türkiye- Bosna-Hersek-Sırbistan üçlü danışma mekanizmaları hayata geçirildi.
Bosna-Hersek'te devam eden krizle ilgili olarak Sırp lider Dodik Haziran ayında Türkiye'ye geldiğinde kendisine gerekli mesajlar verildi.
Bir hafta sonra da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, çıktığı Balkanlar turu kapsamında Bosna-Hersek'te gerçekleştirdiği temaslarda "Bosna Hersek'te yeni bir ihtilafa izin veremeyiz. Herkesin bu konuda sorumlu davranması lazım" dedi.
Kosova ile Sırbistan arasındaki son gerginliğin ardından ise, Bakan Çavuşoğlu, Sırbistan Dışişleri Bakanı Selakoviç ve Kosova Dışişleri Bakanı Gervalla-Schwarz ile ayrı ayrı telefonda görüştü.
Çavuşoğlu mevkidaşlarına, Türkiye'nin gerilimi azaltmak için üzerine düşeni yapmaya hazır olduğu mesajını verdi.
Son anda krizin eşiğinden dönüldü
Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç Brüksel dönüşü Kosovalı Sırp liderlerle uzun bir toplantı yaptı ve geri adım atmayacağını açık bir şekilde ifade etti.
Vuçiç geçtiğimiz hafta sonu, sürenin dolmasına günler kala, ABD Batı Balkanlar Özel Temsilcisi Gabriel Escobar ve Avrupa Birliği Belgrad-Priştine Diyaloğu Özel Temsilcisi Miroslav Lajcak'la bir araya geldi.
Görüşme sonrasında sosyal medyadan "Kosova'daki plakalar ve 'daha büyük bazı sorunlar' konusunda uzlaşmaya varmak mümkün değil" dedi.
Müzakere sürecinden ümit kesilmişken Borrell, Escobar-Lajcak-Vuçiç toplantısından saatler sonra tarafların mutabakata vardıklarını açıkladı.
Sırbistan'ın Kosova kimliği taşıyanlar için giriş/çıkış belgelerini kaldıracağını duyuran Borrell, Kosova'nın da Sırbistan kimliği taşıyanlar için bu belgeleri istemeyeceğini kaydetti.
Kriz şimdilik aşılmışa benziyor, ancak Vuçiç'in de dediği gibi iki taraf arasında yeni krizlere gebe daha büyük sorunlar mevcut. Bosna-Hersek'te tansiyon düşmüyor.
Karadağ'da ise yaşanan "Kilise Krizi" nedeniyle ağustos ortasında parlamentoda düzenlenen oturumda hükümet güvenoyu alamadı.
Batı Balkanlar AB için hem ticaret yolları, hem de enerji arzı güvenliği açısından önemli. Ukrayna kriziyle birlikte bölgenin önemi daha da arttı.
Krizlerin yaşanmaması için Batı'nın ve bilhassa AB'nin bir yandan Batı Balkan ülkeleriyle entegrasyonuna hız vermesi, diğer yandan da, ikili ve bölgesel sorunlara kapsamlı ve sürdürülebilir çözümler bulunması amacıyla yoğun bir diplomatik çaba sarfetmesi gerekir.
Rusya ve Sırbistan'la iyi ilişkileri bulunan Türkiye'nin de bu süreçte aktif rol oynaması ve taraflara arabuluculuk etmesi çözüme şüphesiz olumlu katkıda bulunacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish